Alışkanlıkları Giydirip Bize Sattılar
Ritim
Dünyada bir konu modayken hepimiz o konuda bağırmalı, moda olmayan konuda kimse konuşmamalı. Konuşursak “boomer” oluruz, gündem dışı kalırız…
Gündem hangi yöne dönerse, kalabalık da oraya kıvrılıyor. Günün ne zaman özel sayılacağı bile belli…
Ritim
Ritmik davrandığımız zaman öngörebilir hale geliyoruz. Doğum günlerini kutlamazsak ayıp, Anneler Günü’nü unutursak vefasız, Sevgililer Günü’nü kaçırırsak “düşüncesiz” damgası yeriz. 11.11’de sepete ekle diyen uyarılar sadece alışveriş değil, ritim telkini de yapıyor.
Bu ritimleri tutturalım ki, bize ne zaman ne satacağını bilsinler. Bu ritme ayak uydurduğumuzda, bizim ne zaman ne alacağımızı bilenler için kusursuz figürler hâline geliyoruz…
Hepimizin ritmi aynı olmak zorunda değil ama grubumuza uygun bir ritmi bize oturturlarsa, o ritmin içine bizi yerleştirirlerse, harika bir ürün haline geliyoruz. Ve sonunda sadece “iyi paketlenmiş bir hedef kitleye” dönüşüyoruz…
Ritme Karşı
Bu ritim dayatmasına karşı panzehir ise kendi gündemimizi belirlemek. Gündemi olan bir insanın gündemini hiç kimse belirleyemez.
Gündemimizi biz belirlersek, başkalarının bize çizdiği şeritlerde ilerlemek zorunda kalmayız. Çünkü iç pusulası olan, dış tabelalara mahkûm olmaz.
Kendi derdimiz, kendi gündemimiz, kendi ajandamız…
Kendi gündemimizi belirlemezsek, başkaları bunu çok güzel dolduruyor.
Boşluk asla boş kalmaz. En değerli varlığımız zamanımız ve dikkatimiz. Bunları kimin yöneteceğine biz karar verelim.
Bir sonraki yazıda, bu serinin son ayağı olan kategori kavramını konuşacağız.