Faik Sipahioğlu

Bu Kantar Ne Tartar

Korkularımızın, çekindiklerimizin hatta utançlarımızın üzerine gidip potansiyelimizin ortaya çıkmasını engelleyen zararlı alışkanlıklar arasında sıralama alabilecek o küçük vaatçi: “konfor alanı” konuşuyoruz bölüm 2

”Tanıdık acılar, bilinmeyen mutluluklardan daha iyi gelir”. İşte konfor alanı tam da bu yüzden bu kadar cezbedicidir; bize belirsizlikten kaçma fırsatı sunar, tanıdık olanın güvenliğini vaat eder. 

Ancak bu sahte huzur, uzun vadede en büyük düşmanımız olabilir. Potansiyelimizi keşfetmeden olduğumuz yerde kalmamıza neden olurken, içten içe en büyük kaybı yaşatır: Gerçekten kim olabileceğimizi görememek.

Potansiyel ile Performans Arasındaki Makas

Bir yanda yapabileceğini bilmek, ama diğer yanda bunu gerçekleştirememenin meydana getirdiği derin boşluk…

Bu boşluğu oluşturan kaçınma, daha stressiz daha az risk almak gibi görünse de aslında kendi sınırlarını hiç test etmemek demektir.

 İlk başta güvenli görünen bu yaklaşım, zamanla daha büyük bir sorun haline gelir. Çünkü konfor alanı, bizi koruduğu hissini verirken, aslında gelişimimizin önündeki en büyük engel haline gelir. Peki, neden bu alana sığınırız?

Çoğu zaman, başarısız olma ya da başkalarının ne düşüneceği korkusu bizi geri çeker. Bir topluluk önünde söz alırken yanlış bir şey söyleme kaygısı veya yeni bir iş kurarken başarısız olma endişesi… 
Bu tür korkular, bilinçaltımızda işler ve bizi hareketsiz bırakır. Fırsat varken geri çekilir, risk almak yerine gözlemci olarak kalmayı seçeriz. Halbuki o kaygıyı kabul edip harekete geçmek, bizi güçlü kılacak ilk adımdır.
Zamanla görünür olmaktan, gerilimden, söz almaktan ya da rekabete girmekten kaçınmak… Bilinçaltımızda işleyen ama farkında olmadığımız bir mekanizma, bizi hareketsiz kılar. “Ben bu işe talibim” dememizi engelleyen, sahte huzur vaadiyle bizi yerimizde tutan büyük tahribatçı: Konfor alanı. 
Potansiyele Yolculuk

Konfor alanıyla baş etmenin en iyi yollarından biri bu içsel dirençle yüzleşmektir.

Yol boyunca yanımıza aldığımız o tedirginlik hissi bizi geriye çekebilir, o hissi kabullenip beraber ilerlemeliyiz. Bu tedirginlik, aslında gelişimin en büyük yakıtıdır. Harekete geçiren ve sınırları zorlamaya yardımcı olan bir uyarıcıdır.

Potansiyelimizi görmekten kaçındıkça, içsel bir dolandırıcılığın kurbanı olabiliriz. Bu konfor alanının arkasına saklanmak, bizi gelecekte büyük bir hayal kırıklığıyla yüzleştirebilir.

Ancak adaletli bir terazinin üzerine çıkıp, “bu kantar ne tartar” diyebilmek gerekir. Gelişimin önündeki en büyük engeli ortadan kaldırmanın ilk adımıdır. Kendi potansiyelini kabul etmek ve üst sınırlarını test etmek.

Bu noktada durup kendimize şu soruyu sormalıyız: “Bugün hangi zorluğu göze almaya hazırım?” 

Küçük adımlarla bile olsa konfor alanının sınırlarını zorlamaya başlamalıyız. İlk kez bir sunum yapacak kişi gibi; sesindeki titremeyi gizlemeye çalışmak yerine, o titreme ile birlikte güçlü durmayı öğrenmek. Ya da yeni bir kampanyaya adım atan bir ürün yöneticisi misali; bilinmeyenin verdiği korkuyu kabullenip, onunla yan yana yürümek. 

Sonuçta, potansiyelin ne olduğunu ancak hareket ettikçe, sınırlarını zorladıkça ve başarısızlıktan korkmadıkça keşfedebiliriz. 

Bu keşif, zayıflıklarımızı güce, tereddütlerimizi cesarete dönüştürür. Yolculuk boyunca kazandığımız her tecrübe, bizi olduğumuzdan daha fazlası haline getirerek üst sınırımızı keşfetmemizi sağlar.

Ve en sonunda, Burada bu kadar olur duvarını yıkabiliriz belki de.